CMK 102 ve TAHLİYELER

Ülkemizde son yıllarda yargı, tartışmaların odağındaki yerini korumaktadır. Tutukluluk sürelerini kısıtlayan CMK 102.Maddesinin 31.12.2010 tarihi itibariyle yürürlüğe girmesi ve ardından yaşanan tahliyeler, kamu vicdanını yaralamış ve yargı ile ilgili tartışmaları alevlendirmiştir. On yılı bulan dava süreçlerinde dosyaların karara bağlanamaması ve Yargıtay tarafından görüşülerek nihai kararın verilememiş olması yüksek yargıdaki tıkanıklığı ve kaosu çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur.

 

Referandum da halkın büyük çoğunluğunun yargı ile ilgili yapılan anayasa değişikliklerini olumlu bulması, bizi bu gün adına yargı reformu dediğimiz sürece getirmiştir. Hali hazırda yargının içinde bulunduğu durum tam anlamıyla bir kaostur. 1,7 milyonu aşan dosya Yargıtay da beklemektedir. Yargıtay da temyiz aşamaları bir türlü bitmemekte, özellikle ceza yargılamalarında tutukluluğun azami süresini dolduranların tahliyesi gerçekleşmektedir. Yargılananlardan bazılarının da beraat etmeleri muhtemeldir. Bu insanların tutuklu kalması da ayrı bir insan hakkı ihlalidir.

Hukuk dairelerinde durum çokta farklı değildir. Bitmeyen davalar hak sahiplerini mağdur etmektedir. Yine Danıştay’a temyiz incelemesi için gönderilmiş olan bir dosyanın karara bağlanması ortalama 4-5 yıl sürmektedir. Bu noktada sorunların çözümü için ciddi bir müdahale şarttır. Yüksek yargının iş yükünü hafifletmek amacıyla daire ve yargıç sayısının artırılmasına dönük yasal düzenlemenin önemli ve gerekli olduğunu düşünüyoruz. Hukuk adına mevcut durumun devamını istemenin izahı yoktur.

Yüksek yargı mensuplarının sorunu çözmekten çok ötelemek istemesi, Yargıtay dairelerinin sayısının artırılması ve İstinaf Mahkemelerinin kurulup kurulmaması konusunda istikrarsız açıklamaları yargıya duyulan güveni sarsmaktadır. Mevcut iktidarın kadrolaşacağı iddiasıyla,daire sayısının artırılması istenmemektedir. Kendinden başkasına şüpheyle yaklaşan, kendisini adalet sanan zihniyetle yargının sorunlarının çözümü mümkün değildir. Yüksek yargıya atanacak kadrolar birinci sınıfa ayrılmış hakimlerdir. Birinci sınıf hakimler ise mevcut iktidardan önce mesleğe başlamış, önceki hükümetler ve HSYK tarafından atanmış hakimlerdir. Yargı reformunu engellemek amacıyla hakimlerin kalitesinden, onur ve şereflerinden şüphe etmek , yakışıksız bir durumdur.

Yargılama süreci içinde yargı kurumları ile vatandaş arasında görev yapan hukukçular olarak bizler, yapılan düzenlemeleri destekliyoruz. Parlementoyu; Yargıtay ve Danıştayın daire sayısını arttırmakla yetinmeyip, Türk yargısını evrensel standartlara taşıyacak reformları bir an önce hayata geçirecek adımları atmaya çağırıyoruz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur…
HUKUK DERNEKLERİ PLATFORMU

04.02.2011